Yeni.
Bugün yeni telefonumla ilk günüm. Eskisi bozulmasa yenisini almaya hiç niyetim yoktu. Ekranı kırık, şarjı hemen biten, eski püskü bir telefondu ama alışkanlık işte. Tüm aksaklıklarına rağmen seviyordum. Yeni telefonuma alışamadım henüz ve kendisiyle pek mutlu değilim ama biliyorum ki insan her şeye alışabiliyor.
Yeni telefonun gelmesi enerjisiyle yeni bir bloğa başlama isteği doğdu içime. Ne kadar yazarım, yazar mıyım bilmiyorum. Yazmayı çöp boşaltmaya benzetiyorum. Özelikle sabahları ilk uyandığında yazılan yazılar zihni temizleyip, güne daha taze başlamana yarıyor. Bunu bildiğim halde alışkanlık haline getirebilmiş değilim. Dur bakalım bu defa nasıl olacak.
Dün A. ile göle gittik. Yürümek sıcaklarda çok zor olsa da A. ile yürümek oldukça keyifli. 'Şu an bir sihirli değneğin olsa ne yapmak istersin?' sorularıyla dolu geçiyor yürüyüşlerimiz. Ben hemen göle ışınlanmak istiyorum ama ışınlanmak yasakmış. ((:
Dönüş yolunda kötü bir kokuyu takip ederek ölü bir porsuğa rastladık. Fotoğraflarını çektim tüm göl yürüyüşümüzün ama eski telefonumu sıfırladığım için hepsi gitti. Dünden beridir bir şeylere çok da tutunmamak lazım diye düşünüyorum. Aslında bunu biliyorum ama bazen unutuyorum. Gitti işte fotoğraflar.Tutunduğumuz şeyler, tutunduğumuzu sandığımız şeyler. Her şey geçici. Tıpkı bizim gibi. Zaman nerede başladı; nereye akıyor, bizi nereden aldı, nereye götürüyor hepsi belirsiz.
Bir yeni telefonun peşinden düşüp durduğum düşünceler. Zaten sürekli düşün dur. Susturmak mümkün mü zihni? Gece o kadar yorgundum ki. Vücut artık baygın gibi ama zihin uyanık. Uyumama izin vermiyor. Dün garip bir gündü gerçekten. Şaşkın bir gündü. Dışarı çıkarken yanıma banka kartımı almayı unutmuşum. Sonra göle oturduk ve kartımı almayı unuttuğumu fark ettim. Neyse ki nakit de vardı yanımda. Siparişleri versek, kartımı unuttuğumu fark etsem ve o an hesaba yetecek para da olmasa yanımda utanırdım çok. Telefon uygulamasından da ödenebilirmiş ama ben o kadar teknolojiye hakim değilim.
Bir dahaki yürüyüşümüzü fotoğraflarıyla yazarım belki.