Bu sabah telefonun hatırlattığına da bak.
Yapmam gereken onca şey varken anılara daldım ((:
Burayı çok seviyorum. Gördüğüm ilk andan beri. Ormanı ilk gördüğümde gözlerim dolmuştu ve hayatımda ilk kez kendimi bir yere ait hissetmiştim.Sanki her zaman buralardaydım gibi. Eskiden tanıdığım bildiğim ve sonra uzağına düştüğüm bir şeye kavuşmuşum gibi. Bunu şu an kendime hatırlatıcı olsun diye yazıyorum.
25 Mart'ta buraya gelişimizin 3. yılı doldu ve artık 4. yıla doğru gidiyoruz. Geldiğimizden beri o kadar çok şey sığdırdık ki zamana. Bazen zorlandığımız da oldu ve ben zorlanınca M. sıkıntıma son vermek için 'Gitmek istiyorsan gidebiliriz' dedi. İstemiyorum.
Bazen kabuslarımda şehri görüyorum. Kalabalık, kaos. Gece gibi karanlıklarda işe gidiyor olmak. Çok korkunç geliyor. Hiç istemiyorum. Tabi ki hayat ve asla dememem gerektiğini çoktan öğrendim, günler ne getirir bilemiyoruz ama burayı çok seviyorum ve buradan gitmek istemiyorum.
Geçtiğimiz ay M. çok güzel bir teklif aldı, iyi bir pozisyon ve şirketten. Tam da işle alakalı kafamızda soru işaretleri oluştuğu bir zamanda. Normal şartlarda akıllı düşünen birileri kabul ederdi, ben 'Gitmeyelim' dedim. M. de kabul etti ((:
Buradan, ormandan ayrı yapamam gibi geliyor. Neden bunu yazıp duruyorum, çünkü gündemimiz buydu geçen ay. Bütün sıkıntılara rağmen ben burayı seviyorum. Gerçek aşk da bu değil mi ((: Her şeye rağmen sevmek, her şeye rağmen kalmak. Hı hı öyle tabi. Bu gündemden çıkmışken karşıma bu video çıktı bu sabah. Göl. Köyden sevdiğim ve vakit geçirmekten keyif aldığım arkadaşlarımızla gittiğimiz bir günden. Cennet gibi bir yerde yaşıyoruz. Deniz, göl, orman. İlk taşındığımız zamanlarda ciddi ciddi öldüm ve cennete mi geldim dediğim zamanlar oldu ((: Hala bunu söylüyorum ara sıra. Ormana her gittiğimde ilk kez gitmiş gibi büyülenmiş çıkıyorum. Gölü her gördüğümde o sakinliği içime dokunuyor. Yaşadığımı hissediyorum. İnsanın ihtiyacı olan tek şey doğa. Bahçedeki ağaca sarılmadan, yeşili görmeden yaşamak çok tatsız olur.
Şikayet ettiğim şeyleri yazmak, konuşmak istemiyorum, sevmiyorum. Çünkü şikayet ettiğinde çoğalıyor. Şükrettiğinde çoğalıyor. Elbette her şey baştan beri lay lay lom değil. Hiç de olmadı. Zaten hayatın akışı öyle değil ama işte şikayet şikayeti çoğaltır. Ben hep güzel şeylerden bahsedip, güzel şeyleri çoğaltmak istiyorum. Belki bu biraz Pollyannacılık, belki gerçekçi olmamak. Adı her ne ise. Teyzem beni çocukken Fulyannnaaam Polyannnnnnam diye severdi. Hep bundan bu sevgi pıtırcıklığı yanım :p
((:
Bugün dün elime ulaşan kargomdan yani şu dört gözle yollarını beklediğim kitaplarımdan birinden bahsedecektim gölü görünce bunları yazıverdim.
Kitaba ba yıl dım ((: İyi ki almışım.
Tabi bir yandan yapılacaklar listeme bir sürü yeni model eklenmiş oldu, bu da zihnimde ağırlığa sebep oluyor.
Yapılacak çok işim var. Evi baştan sona taşınırcasına temizleme niyetim var, çekmem gereken videolarım var, yetiştirmem gereken siparişlerim var. Herşeyi bıraktım geldim burada yazı yazıyorum ((: Olsun o da lazım.
Buraya taşındığımız zamandan beri karşıma çıkan çok ilginç insanlar oldu. Komşumun arkadaşı Numeroloji hakkında kitap da yazmış bir yazarla tanışmıştım örneğin. Dedikleri çok fazla aklımda değil ama tek hatırımda kalan bana zihin insanı olduğumu söylemesiydi. Karşıma çıkan insanlar ve ilgi alanları çoğu zaman beynimin analitik yanına ters düşse ve baya kendimle çelişkiler yaşamama sebep olsa da, çok mantıksız gelse de bir yandan nasıl tesadüf olabilir yaşadığım onca şey diyorum. Nasıl beni bana anlatabilirler açıklanamaz ilim dedikleri şeylerle. Bunu sadece Numeroloji analizim için değil, tanıştığım pek çok ilginç insan ve ilgilendikleri şeyler için söylüyorum. Zihin insanı olmakla alakalı dediği şey o kadar doğru ki. Hep tam da dediği gibi biriydim. Tam bir haftadır kendimi zihinsel olarak büyük bir temizliğe hazırlamaya çalışıyorum ve düşünmekten yoruldum. Yorulunca da yapmış kadar oluyorum ve ertelenip duruyor ((: Bu pek çok konu için böyle. Düşün düşün sonu yok, gereksiz yormaktan başka işe yaramıyor.
Temiz evi çok seviyorum ama temizlik yapmayı hiç sevmiyorum. Neyse ki onun da kolay bir yolunu keşfettim buraya geldiğimden beri. Uzun yıllarım okul sonrası iş olarak geçtiği için hayatım ev işlerinden hiç anlamazdım. Annem de bana yüklenmezdi ve çok birşey beklemezdi, destek olurdu. O hallederdi herşeyi. Burada temizlik listeleri oluşturup hayatımı oldukça kolaylaştırdım. Onları yapmazsam işin içinden çıkamam gibi geliyor. En basit şeyler bile gözümde büyürdü plan yapmadan ilerleyince. Sonra öyle bir düzene oturttum ki. Her gün cam bile siler oldum ama bir süre sonra her gün cam silmek çok gereksiz ve yorucu gelmeye başladı. Güzel yanları yok mu? Var. Her günü pırıl pırıl görüyorsun içeride olsan da ((: Ama her gün cam silmenin de lüzumu yok.
Yani demek istediğim şu ki; köyde olmanın zor yanları da oldukça fazla evet. Kargo beklemek bunlardan biri :p Şaka şaka o en basiti. Ama burada olmak bana çok büyük şeyler kazandırdı.Temizlik yapmayı öğrendim :p Kendime yetmeyi öğrendim. Yemek yapmaktan çok keyif aldığımı öğrendim örneğin. Çalışırken hafta sonları yapıyordum ara sıra. Şimdi bir sürü vaktim var ve bir sürü yapabileceğim şey. Evde rengarenk makarnalar yapmak, enfes soslarla pişirmek en büyük hobilerimden biri örneğin. İnsan kendi yaptığı makarnayı yiyince markettekilerin makarna olmadığını anlıyor.
Ve burası çocukluğuma döndürdü beni. Bahçelerde koşan, kurbağa avcısı, ineklerle oynayan bir kızdım. Şimdi yine her fırsat bulduğumda bahçedeyim. Çiçek, böcek peşinde.Bir sürü şey öğrendim. Keyfi gezintiler yanında tarım, arıcılık. Bunlar çok kıymetli şeyler, özellikle gelecek için felaket senaryoları yazılırken.
Çok şanslıyız ki buradayız.
Şimdi gidip ördüğüm çorabıma devam edeyim. Oldukça basit bir model olmasına rağmen ilerlemedi.
Bu kitabıma da aşığım.
((:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder